Sabah sekiz... Telefon çalmaya başlıyor ve nedense telefonu Devekuşu Kabare'deki repliği söyleyerek açasım geliyor. "Alo Galaksi Taksi, taksi yokkk". Üzerimde çok büyük emekleri olup, küçük yaşta hayallerimi siken hocam, bugün beni görse kendi ile gurur duyardı diye düşünüyorum. Tam para kazanmaya başlıyorum, kariyer fırsatı çıkıyor karşıma işten güçten soğuyorum. Para kazanmak bana göre değil diyorum. Bir kız ile tanışıyorum ya da ne hikmetse bir kız benden hoşlanıyor. Ulan diyorum acaba doğru zaman mı diyorum? Bir bakmışım ya ben kızdan soğuyorum ya da kızı kendimden uzaklaştırıyorum. Oy verdiğim parti iktidara gelsin! Kahrolsun faşizm, yaşasın ezilen hakların kardeşliği diye bağırasım geliyor. Ki henüz oy verdiğim parti bırakın iktidar olmayı belediye seçimlerini bile kazanamadı. Muhalefet kalmayı seviyoruz napalım :)
Komşulara göre arkadaşlığı ilişkiye çevirip evlenmeliymişim? Ulan finansçı adamın da seçeneği kısıtlı. Ya bankacı, ya denetimci ya da meslektaş... Plaza kızlarının profil belli; stiletto ayakkabı, hafif bronz ten, Louis Vuitton ya da Chanel çanta, dikkat çekici ruj rengi. Hee idealist kızlar yok mu? Var tabi canım, pantolon altına babet veya rugan giyip stres altında çalışıp etrafa östrojen saçanları unutmayalım. İşte seçenekler böyle olunca benim bekarlığın müzminleşmesi de haliyle normal oluyor. Ben kuzguncuğu anlatıp, çikolata - kitap hayalleri kurarken; hatunlar Küçükçekmece'den Bahçeşehir'e taşınıp müdür olduklarında altlarına verilecek arabayı hayal ediyorlar. Bayram tatillerinde Budapeşte, Prag, Barcelona, Roma ya da Floransa neden olmasın ?
Bir de erkek profili var. Saçlar yandan iki numara, tepeler uzun ve soldan sağa atılmış. Spor salonuna yıllık üyelik yapılmış, dükkanını sel basmış Alibeyköy esnafı gibi dar paça kısa pantolon giyilmiş, ince kravat, ceketin altına kombin yelek, rugan veya mevsime göre süet ayakkabı... İlgimi çeken bir şey daha var. Yönetici iken işe servisle veya metro ile gidip gelirken, birden müdür olup altına beyaz Fluence ya da gri Jetta çekiyorlar ya. Böyle slow müzikten oyun havasına geçen yurdum insanı gibi oluyorsun.
Velhasıl kelam bir de benim gibi ipimle kuşağım sikimle taşağım yaşayan tayfa var. İşini sevmese de; arkamdan küfür etmesinler diye köpek gibi çalışanlar. Ulan bir de işin yoğunluğundan şikayet edip, sistem eleştirisi yapıyoruz gün boyu. Boş vakitlerimizde bir araya gelip birbirimize başkan, yoldaş diyerek samimiyeti pekiştiriyoruz. Ne de olsa ezildikten sonra hepimiz aynı şarabız değil mi? Şiirden sinemaya sonrasında futbola ve en sonunda olay seks muhabbetine gelir. Hayat bu arkadaş. Hafifte göbeği salıyorsun böyle. Alın size plaza tipi mandıra filozofu... 30'dan sonra evlenip son düzlükte bir tane de çocuk yapıyorsun. Ohh yeme de yanında yat. Yaşıtların patronun sol taşşağını sıvazlarken, sen ve senin gibiler oturduğu yerden anca götünü kaşır. Onun verdiği haz ise anlatılmaz yaşanır. Az kazanıyorum, çok çalışıyorum , herkesten mutsuzum ama kafam bir o kadar güzel...