Henüz bir ekonomist olmadığımdan dolayı bu konulardan riyakar olamıyorum. Bardağın dolu tarafına görmek hepimizin işine geliyor. Son 10 yılda Türkiye'nin ayağına harika bir fırsat geldiğini düşünenlerdenim. Belki böyle düşünmem hataydı ama bizi yönetecek olan iktidarın Allah korkusu olan, fakirin halinden anlayan, riyakar olmayan bir iktidar olacağını düşünüyordum. Benin gibi milyonlarca insanda buna kandı. Çünkü bugüne kadar halkın arasına karışan, sofrasında yemek yiyen, Allah'ın selamını alıp veren bir iktidar görmemiştik. Sağolsunlar bizi Allah ile kandırmayı da başardılar.
Atanamayan öğretmenleri, Doğu'da çatısı olmayan ilkokulları, intihar eden askerleri, evini asgari ücret ile geçindirmeye çalışanları, bankalara borçlanmayan vatandaşın kalmadığı bir ortamı, her üç üniversite öğrencisinden birinin iş bulamadığı bir ülkeyi duble yollarla, bedava dağıtılan kumanyalarla, göstermelik yapılan yerli tanklarla, time dergisine kapak olmalarla, demokrasi diye yutturulan yasalarla, one minute çıkışlarıyla ayakta uyuttular.
Ülkede ilginç bir ortam oluşmuş durumda. Paternalist bir devlet anlayışı var ama her alanda değil. Bu halkın ne izleyeceğine, ne yeyip içeceğine, kiminle arkadaşlık edeceğine, bağımsız mahkemelerine karışan iktidar ekonomiyi tamamen kapitalist bir yapıya teslim etti. Bu kadar kurum ve kuruluş özelleştirilirken hala gelir vergisi oranları arttırılamamış, devlet bütçesinin yükü mazlum halka yansıtılmış. Rakamsal olarak büyüme ile kendimizi avutuyoruz. Türk iş adamları iktidara duacı ve bunu kriter olarak gören bir toplum. İş adamı tabi ki bu iktidara dua edecek. Kurumlar vergisinde her türlü muafiyet ve af, düşen faizler sayesinde ucuza borçlanma, özelleştirilen devlet kurumlarını hava parasına satın alma, zenginlerin yanına yeni zenginler ekleme...Eee peki halka ne oldu. Halkta zenginleşti kişi başına düşen milli gelir 12 bin dolara yakın, gayrisafi yurt içi hasıla 800 milyar dolara yaklaştı. Halk deli gibi tüketiyor. Tüketirken de farkında olmuyor bazı şeylerin. Türk halkının bankalara borcu yaklaşık 180 milyar lira civarında ve bankaların çoğu yabancı ülke ortaklı :) Madem bu kadar zenginleşti bu ülke neden tasarruf oranları bu kadar düştü. Bunun hakkında konuşan bir iktidar mensubu da göremiyoruz.
En nihayetinde biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar. Lale devrinin sefasını sürenler, Patrona Halil İsyanı çıktıktan sonra yatacak yer bulur mu bilinmez ama Türk halkı bir ömür borç ödemeye devam eder...
Atanamayan öğretmenleri, Doğu'da çatısı olmayan ilkokulları, intihar eden askerleri, evini asgari ücret ile geçindirmeye çalışanları, bankalara borçlanmayan vatandaşın kalmadığı bir ortamı, her üç üniversite öğrencisinden birinin iş bulamadığı bir ülkeyi duble yollarla, bedava dağıtılan kumanyalarla, göstermelik yapılan yerli tanklarla, time dergisine kapak olmalarla, demokrasi diye yutturulan yasalarla, one minute çıkışlarıyla ayakta uyuttular.
Ülkede ilginç bir ortam oluşmuş durumda. Paternalist bir devlet anlayışı var ama her alanda değil. Bu halkın ne izleyeceğine, ne yeyip içeceğine, kiminle arkadaşlık edeceğine, bağımsız mahkemelerine karışan iktidar ekonomiyi tamamen kapitalist bir yapıya teslim etti. Bu kadar kurum ve kuruluş özelleştirilirken hala gelir vergisi oranları arttırılamamış, devlet bütçesinin yükü mazlum halka yansıtılmış. Rakamsal olarak büyüme ile kendimizi avutuyoruz. Türk iş adamları iktidara duacı ve bunu kriter olarak gören bir toplum. İş adamı tabi ki bu iktidara dua edecek. Kurumlar vergisinde her türlü muafiyet ve af, düşen faizler sayesinde ucuza borçlanma, özelleştirilen devlet kurumlarını hava parasına satın alma, zenginlerin yanına yeni zenginler ekleme...Eee peki halka ne oldu. Halkta zenginleşti kişi başına düşen milli gelir 12 bin dolara yakın, gayrisafi yurt içi hasıla 800 milyar dolara yaklaştı. Halk deli gibi tüketiyor. Tüketirken de farkında olmuyor bazı şeylerin. Türk halkının bankalara borcu yaklaşık 180 milyar lira civarında ve bankaların çoğu yabancı ülke ortaklı :) Madem bu kadar zenginleşti bu ülke neden tasarruf oranları bu kadar düştü. Bunun hakkında konuşan bir iktidar mensubu da göremiyoruz.
En nihayetinde biri yer biri bakar kıyamet bundan kopar. Lale devrinin sefasını sürenler, Patrona Halil İsyanı çıktıktan sonra yatacak yer bulur mu bilinmez ama Türk halkı bir ömür borç ödemeye devam eder...