3 Kasım 2018 Cumartesi

Bilmezdim Gitmenin Ne Olduğunu....

  Sevgili Üzeyir İlker,

  Biliyorum çok uzaklardasın. Bir mektup arkadaşı gibi yazmak istiyorum sana bu sene. Okur musun bilemem ama neler düşündüğümü biliyorsundur. Tamı tamına üç yıl oldu aramızdan ayrılalı. Ölenle ölünmüyor cümlesine sen gittikten sonra inanmamaya başladım. Çünkü o boşluğu dolduracak bir insan daha tanıyamadım. Ben ki arkadaş, yoldaş hatta sırdaş edinmekte zorlanmayan çekinmeyen bir adamım. Ama yerini dolduramamak her geçen günü daha derin izler bırakıyor benliğimde. 

   Mesela bazı geceler sanki hiç ölmemişsin gibi rüyalar görüyorum. Uyandığımda birkaç saniyeliğine de olsa geçmişte gibi hissediyorum kendimi. Senin adın geçtiğinde konuşmalarda hepimizin yüzünde buruk bir gülümseme oluyor. Burukluk aramızda olmayışından dolayı, tebessüm ise; gülen yüzünün, o güzel kahkahanın aklımıza gelmesinden dolayı. Seni tanımayan milyonlarca insan için bir anlam ifade etmeye bilirsin. Ama seni tanımış olanların yüreğinde derin bir iz bıraktığın gerçek. 

    Ah ah rahmetli diye başlayan cümleler, İlker de keşke burada olsaydı diye bitirilen cümleler. Oğlum hâla çocukmuşuz gibi geliyor. Neredeyse 22 yıl önce ilk ameliyat olduğun zamanlarda seni ve İrem'i görmeye gelmiştik. Oynamak için can atıyorduk. Ki birileri hep İlker'i yormayın, İlker'e dikkat edin diyordu. Biz 25 yıl boyunca sana hep dikkat ettik be çocuk. Her hastalandığında üzüldük, endişelendik. Kimi zaman kızdık sana neden sağlığına dikkat etmiyorsun diye. Bir hastane odasında yatarken ziyaret ettiğimizde seni, nasihat verdik hep. 

    Hatırlıyor musun? Bir akşam Çamlıca tepesine çıktık seninle. Çimenlere uzanıp, gökyüzünü seyrettik. Sen bana sevdiğin kızı anlattın. Bense senin kaçamak ilişkilerine dinlemeye alışkın olduğum için bu da geçer be oğlum dedim. Beraber yurtdışını gezeceğimize dair sözler verdik. Ben yine geçim derdine, çalışma hastalığına tutulduğum için seni yalnız bıraktım o yolculukta. Ki hâlâ değiştiremedim o huyumu. Son ana kadar öleceğine ihtimal bile vermedim. Her zaman ki gibi, birkaç gün yatar çıkar diye düşünmüştük. Çıkmadın be çocuk. Dualar ettik, kanımızı verdik, karaciğerimizi verdik sen çıkmadın. Halbuki çıksaydın baban söz vermişti, takım elbiselerimizi giyip sana kız istemeye gidecektik. Düğününde oynayacaktık, sırtına yumruklar atacaktık. Eminim çok gülecektik. 

       Bir gün senin hikayeni yazacak kadar şair ya da romancı olacağım. Zor olacak belki ama, yazsan hayatı roman olurdu denilenler var ya; işte sen de öyle bir çocuktun İlker. Seninle pes etmemeyi öğrendik, aynalardan kaçarken, hastayken, yorgunken ayakta durmayı öğrendik. Acılar çekerken gülmeyi öğrendik. Her şeye rağmen yeniden denemeyi, yeniden başlamayı ve karşılık beklemeden sevebilmeyi öğrendik. Seni tanımayanlar belki ne demek istediğimi anlamayacaklar. Ya da küçümseyecekler. Fakat seni tanımış olanlar şu an ufakta olsa tebessüm ediyor belki de göz yaşı süzülüyor gözlerinden. Çünkü şu an şu dizeleri yazarken göz yaşından ekranı zor görüyorum. 

      Çok uzattım farkındayım. Sana anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki... Ölümünden sonra benim için ne anlam ifade ettiğini söylemek istiyorum. Her geçen gün zorlaşan hayat koşullarında daha sinirli ve agresif bir insan oluyorum. Güvenemiyorum yeni tanıştığım insanlara. Hayallerimi erteledikçe yarınlara ya başarısız olursam ya mutsuz olursam diye endişeye kapılıyorum. 

     Sonra aklıma sen geliyorsun. Her şeye rağmen gülümseyebilen, insanları sevebilen, yeni yeni hayaller kurabilen sen geliyorsun aklıma. İLKER gibi olmalıyım diyorum. Benim örnek aldığım insan oldun sen. Kariyer, başarı, çok para hepsini bir kenara bırakın. Tüm zorluklara rağmen hayatı senin gibi yaşayabilmek, mutlu olmak için çaba sarf etmek, çok sevmek ve sevdiğinden de çok sevilmek.  Veda ederken sana Hasan Hüseyin Korkmazgil'den bir şiir gönderiyorum:

Bilmezdim gitmenin ne olduğunu,
Şimdi kim gitmelerden söz etse
Karanlıkta bir baba
Sessizce öpüyor çocuğunu...



      
         

Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...