Sabah güneşi penceremin kenarından süzülmüş odama,
Güzel bir günün habercisi gibi.
Her şey bir kenara, dertler çekmecede, stres sakız olmuş ağızda
Elimde kitabım Üsküdar ile buluşmaya geç kalmamalıyım.
Mihrimah Sultan beni bekler,
Tarih kazınmış o daracık sokaklar,
İnsan seli akarken üzerime ufak bir tebessüm yüzümde,
Maneviyat kokan semtin, gönlü zengin insanları...
Kariyer illeti yapışmış enseme,
Hayallerim aklımın hep bir köşesinde.
Ne güzel olurdu Mihrimah'a bakan bir sokağın köşesinde
küçük bir sahaf dükkanı
Okunmuş kitaplar bir rafta, içinde küçük küçük notlar
Kim bilir kaç kişinin anısı var sayfalarda
Aradığı küçük mutluluklar olan insanlar ile dolar o fakirhane
Zenginlik dediğin para ile değil insan sevgisi ile ölçülür oralarda.
Sonra atarsın kendini meydana,
Bir esnaf lokantasında sade ama lezzet dolu sofrada bulursun kendini
Beyaz keten örtüler, biraz pilav biraz ciğer
Çok şey mi istiyoruz bu hayattan
Ekmek kırıntıları attığımız güvercinler kadar mutluluğu hak etmiyor muyuz?
Laf lafı açarken dostların kahvehanesinde
Yad ediyoruz geçmişi özlemle,
Çocukluğumuzdaki masumiyet yok belki yüzümüzde,
Kalbimiz kanıyor belki sevda kırıklarından,
Batıyor bedenimize...
Bir sela işitiyorsun caminin avlusunda
Kendine geliyorsun birden.
Ah yalan dünya, derdin ile kederlenirken unuttum yaşamanın kıymetini
Ne üç kuruş para, ne yarım kalmış sevda
İstiyorum ki mutluluk kâr kalsın yanıma...
Güzel bir günün habercisi gibi.
Her şey bir kenara, dertler çekmecede, stres sakız olmuş ağızda
Elimde kitabım Üsküdar ile buluşmaya geç kalmamalıyım.
Mihrimah Sultan beni bekler,
Tarih kazınmış o daracık sokaklar,
İnsan seli akarken üzerime ufak bir tebessüm yüzümde,
Maneviyat kokan semtin, gönlü zengin insanları...
Kariyer illeti yapışmış enseme,
Hayallerim aklımın hep bir köşesinde.
Ne güzel olurdu Mihrimah'a bakan bir sokağın köşesinde
küçük bir sahaf dükkanı
Okunmuş kitaplar bir rafta, içinde küçük küçük notlar
Kim bilir kaç kişinin anısı var sayfalarda
Aradığı küçük mutluluklar olan insanlar ile dolar o fakirhane
Zenginlik dediğin para ile değil insan sevgisi ile ölçülür oralarda.
Sonra atarsın kendini meydana,
Bir esnaf lokantasında sade ama lezzet dolu sofrada bulursun kendini
Beyaz keten örtüler, biraz pilav biraz ciğer
Çok şey mi istiyoruz bu hayattan
Ekmek kırıntıları attığımız güvercinler kadar mutluluğu hak etmiyor muyuz?
Laf lafı açarken dostların kahvehanesinde
Yad ediyoruz geçmişi özlemle,
Çocukluğumuzdaki masumiyet yok belki yüzümüzde,
Kalbimiz kanıyor belki sevda kırıklarından,
Batıyor bedenimize...
Bir sela işitiyorsun caminin avlusunda
Kendine geliyorsun birden.
Ah yalan dünya, derdin ile kederlenirken unuttum yaşamanın kıymetini
Ne üç kuruş para, ne yarım kalmış sevda
İstiyorum ki mutluluk kâr kalsın yanıma...