Yazmak için bir şeyler biriksin istiyor insan. Misal gecenin birinde yorganı kafanıza kadar çektiğinizde, aklınıza çok sevdiğiniz ama erken yaşta kaybettiğiniz bir insan geliyor. Buz gibi duvarı yumruklayıp ağlarken buluyorsunuz kendiniz. Geri gelmeyecek olan çocukluğunuza ağıtlar yakıyorsunuz.
Söylediğimde eminim hak vereceksiniz, siz de benim gibi birkaç yıldır 80'lerin ve 90'ların pop kültürüne özlem duyuyorsunuzdur. Tarkan'ın "Dön Bebeğim, Unut Beni, Kış Güneşi, Unutmamalı, İnci Tanem, İkimizin Yerine" şarkılarının ikamesi yoktur bana göre. Zerrin Özer'in uzun bir aradan sonra pop müziğe geri döndüğü "Paşa Gönlüm" şarkısını hatırlayın. Arkada vokal yapan gençleri. Peki Barış Manço'nun "Müsadenizle Çocuklar" şarkısı. Burak Kut, Soner Arıca, Ufuk Yıldırım, Hakan Peker, Grup Vitamin... Sertab Erener'in slow şarkılarıyla gönlümüze taht kurduğu, Demet Sağıroğlu'nun "Arnavut Kaldırımı" ile yaşanan nostaljiye ne demeli.
Parliament pazar gecesi sineması vardı. George Michael'in Careless Whisper'ı meşhurdu. Whitney Houston ile I will always love you idi hayatlar... Henüz 2000'li yıllarda Kuzguncuk'ta çekilmeye başlayan Süper Baba dizisi vardı. 90 yaşıma da gelsem unutmam. Şevket Altuğ, Sümer Tilmaç, Şevval Sam, Bennu Yıldırımlar, Jülide Kural, Selçuk Yöntem, Metin Çekmez, Suna Pekuysal... Kadroya bakar mısınız? Şevval Sam'ı geçtim ben Sevinç Erbulak'a aşıktım o zamanlar. Dizinin jenerik müziğini ıslıkla, okulda müzik dersinde flütle çalan çocuklardık. Daha nice diziler vardı tabi. Kazım Koyuncu'yu bize tanıtan Gülbeyaz dizisi vardı. Trabzonlu bir aile olarak İstanbul'da bize memlekete olan özlemimizi dindiren bir diziydi. Yeditepe İstanbul dizisi vardı. Ben o yaşlarda romantizmi anlamasam da yıllar sonra tekrardan izleyince replikleri aklıma kazınan hikayeleri vardı. "35 yaşındayım. Daha hiçbir şeyi yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. Ama kenarındayım o kesin. Hem de en kenarında. Bizim mahalle gibi."
Pek çok dizi vardır elbette. Ama ben içime işleyenleri yazmak istiyorum. Misal diğer bir tanesi de "Yedi Numara" dizisidir. Şebnem Sönmez, Engin Alkan, Olgun Şimşek, Ruhi Sarı ve Çağlar Çorumlu aklınıza ilk gelen insanlardır dizide. Çocuğu olmayan bir çiftin ahşap evlerinde öğrencilere oda kiralayarak geçimlerine destek oldukları sıcacık bir aile dizisidir. Anadolu'nun bağrından kopup gelen çocukların ana-baba şefkati ile yaşadığı bir evdir o ev. Kızlı erkekli yaşanan, ama gülünüp eğlenilen, aynı sofrada yemek yenilen, birbirine saygı duyulan bir evdir.
Hayat ne tuhaf değil mi? Hani o beğenmediğimiz iktidarların, istikrarın olmadığı, ekonomik krizlerin ceplerimizi boşalttığı, faili meçhul cinayetlerin bitmediği, geceleyin sokaklarda korkunun kol gezdiği bir dönemde evlerimizde içimizi ısıtan diziler ve şarkılar vardı. Evet belki geçim sıkıntısı bugün olduğu gibi boynumuzu büküyordu. Güzel ve güneşli günlere özlem duyuyorduk. Yolunda gitmeyen pek çok şey vardı ama üstesinden gelinemeyecek hiç bir şey yoktu. Çünkü aile dediğimiz, dostluk dediğimiz. komşuluk dediğimiz kavramlar vardı. Hangi görüşten olursa olsun aynı sofraya oturabilen aileler, akrabalar vardı. Hoşgörü vardı, saygı vardı. Oyunlar oynadığımız kuzenlerimiz, elini öptüğümüz büyüklerimiz vardı.
Güya bugün bir şeyler iyiye gidecek diye ümit edenler var. Oysa ki hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı aşikar. Televizyonları açamayacak duruma geldik. Hayat pahalı, insanlar ucuz. Neyse ki kredi kartına taksit var. Bayramları herkes kendi evinde geçiriyor. Kuzenlere sarılamasakta, uzaktan fotoğraflarını beğeniyoruz. Sanırım böylesi daha iyi. Harçlık alacak yaşı da geçtiğimize göre ne gerek var büyüklerin halini hatrını sormaya. Zaten onlara göre marjinal bir gençlik olup çıktık. Biz onları beğenmiyoruz, onlar bizim fikirlerimize saygı duymuyor. Cenazelerde bir araya gelip özlem gideriyoruz. O zaman bu karamsar ve geçmişi sorgulayan yazıyı nostalji yapmanıza vesile olacak şarkı sözleri ile bitirelim...
Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal
Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ay
Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İstanbul olsun