6 Ağustos 2017 Pazar

Diz Boyu Yalnızlık...

     Bundan yaklaşık beş ay önce 27 yaşıma bastığım gün bir yazı yazmıştım. Zor bir yıl beni bekliyor diye. Yol ayrımındayım. Bir yanda başkalarının bana biçtiği kariyer, title, para ama bir o kadar da stres, ikiyüzlülük, uykusuz geceler... Diğer yanda ise bunca yıl binbir emek ile oluşturduğum karakterim, hayallerim, kendime verdiğim sözler. 

      Her geçen gün nefret ettiğim işimde çalışmaya devam ettiğim için daha vurdumduymaz bir insan oluyorum. Sanırım biraz kabalaşıyorum. İnsanların kalbini de kırmaya başladım gibi. Oysa herkese karşılıksız yardım eden, beklentisi olmayan bir adamdım. Demek ki babam gibi 40 yıldır çalışıyor olsam şimdiye seri katil olmuştum. Yazdığım şiirleri, yazdığım düz yazıları edebiyat dergilerine gönderemeyecek kadar korkak ve umursamazım. Vasat insanların, kopya yapıştır hayatların gölgesi altında yaşamaya devam ediyoruz. 

    Babam gibi üzerime vazife olmayan sorumluluklar alıyorum. Şimdi onu daha iyi anlıyorum. Kendin için yaşamayı bırak, sorumluluğunu aldığın insanlara bakmanın ne demek olduğunu. Tatile çıkamayacak kadar iş kolik, hayallerini yarınlara erteleyecek kadar idealist olmuşum. Her geçen gün başkalarının hayatını beğenmezken, kendime layık bir hayat bulamamanın psikolojik ağırlığı altında ezilmişim. Ama kendimle alay ederek günü kurtarmayı da öğrenmişim. 

     Başkaları nasıl bunca yıl iş hayatına sabredebiliyor diye düşünüyordum. Önce borca giriyorsunuz, sonra aşık oluyorsunuz, yine borca giriyorsunuz, evleniyorsunuz, derken çocuk oluyor, yine borca giriyorsunuz, çocuklar büyüyor, hayat devam ediyor, hayaller yarınlara erteleniyor.   

     Televizyonda izlediğiniz futbolcuların yaşça sizden küçük olduğunu farkettiğiniz gün ve kendi yaşıtlarınızın çoluk çocuğa karıştığı gün bir şeylere geç mi kalıyorum ulan demeye başlıyorsunuz. Misal bu aralar evde kalmış kız triblerine girmiş olabilirim. Çok matah bir şey olmadığının farkındayım. Nasıl ben sosyal medya hesabımdan okuduğum kitapları paylaşıp entelektüel mastürbasyon yapıyorsam. Evlenip çocuk yapan çiftlerde mutluluk demogojisi yapıyor. 

       Bakmayın şikayet ediyoruz, elimizden bir şey gelmediği için hepsi. Her ne kadar evlenecek yaşa gelsek de ekonomik özgürlüğümüzü elde edemeyen bir jenerasyonuz. Haa aramızdan evlenen şanslı çiftlerin analizini yapıyorum. İşi gücü olmadığı halde evlenen çiftler var. Onların babaları sağolsun. Nişan, düğün, balayı, hatta evini bile babalar yapıyor. Bir tek gelini soyup yatağa koymadıkları kalıyor. Valla biz babamızdan harçlık isterken bile yüzümüz kızarırken milletin gerdeğe girmesi büyük bir başarı. 

        İdealist çiftlerimiz de var. Cemal Süreya'nın meşhur sözü gibi: "Kim istemez mutlu olmayı ama mutsuzluğu da var mısın? deyip önce kötü günde birbirlerine destek olup iyi günlerini inşa eden çiftler. Her şeyi sıfırdan kendi elleri ile kuran çiftler. Onlara helal olsun. Ee şimdi biz neden bunu yapamıyoruz diyen olursa. Bahtsız bedeviyi çölde kutup ayıları siker diyeceğim. 

        Hep evlenebileceğim kızlar karşıma çıktı ama ben hep yedek kulübesinde ısınmayı bekleyen futbolcu gibiydim. Daha yeni mezun oldum, iyi bir işim yok dedim. Daha askerliğimi yapmadım biraz bekle dedim. Askerden geldim, işe gireyim yeni bir düzen kurayım borcumu ödeyeyim dedim. Sonra karamsarlık çukuruna battım her gencin hayatının bir döneminde yaşadığı gibi. O dönemde de bir kızı mutlu etmek varken onu da karamsarlığa gömdüm dibine kadar. Bir de yetmezmiş gibi edebiyat yaptım. Lan bu devirde insanları karın tokluğu ile, bir tas çorba bir lokma ekmekle mi sınayacaksın. Amma da yeşilçam filmi izlemişim. Her şey iş mi, her şey para mı, benim hayallerim var diyerek kendimi salak yerine koydum. Geldiğim nokta şu ki; iyisin hoşsun, ideallerin var ama hayalden öteye geçmez. Seninle yola çıkan yolda kalır. En iyisi sen tek başına devam et... 

           Bu yalnızlığın sebebi tamamen bana aittir. Cezam neyse razıyım. Şu an bana iyi gelebilecek tek şey bir süre herkesten ve her şeyden uzaklaşıp; beklentileri, geçim derdini bir kenara bırakıp sıfırdan başlamaktır. Yoksa sonumuz 28 yaşından sonrasını göremeyen altın jenerasyon gibi olacak söylemedi demeyin...

        

Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...