30 Temmuz 2015 Perşembe

Kayıp Bir Beden , Eksik Bir Adam...

       Zaman akarken durduraksızın, kendimi dinlemeye fırsat bulamaz oldum.  Bitmeyen mesailer arasında geleceğe dair hayaller kurmaktan vazgeçmiyorum. Esneyerek , gözlerimdeki mahmur ifade ile işten çıkıyorum. Ağır ağır adımlarla yürüyorum metroya saat 20:30'a geliyor. Her zaman ki köşede başını öne eğmiş, Allah rızası için avucunu açan görme engelli amca. Saat kaçta getiriyor onu dilendirmek için genç kız bilmiyorum. İlk zamanlar gerçekten kör müydü diye şüphem vardı. O yüzden bir akşam rast geldiğimde usulca takip ettim. Kızcağızın nasıl tüyolar verdiğini , adamcağızın elindeki üç kuruş parayı nasıl gaspettiğine şahit oldum. Dilimi yuttum sesim çıkmadı.  Adaletini sikeyim dünya diyebildim sadece gerisi laf-ı güzaf.

         Sonra elimde kitabımla arkama yaslanıyorum metroda. Yine güzel, alımlı kariyer sahibi bir ahu karşımda. Kim bilir bu güzelin sahibi kim. Kim ulan sahiden bu şanslı erkekler diye sormaktan sıkıldım artık. Hem güzelini hem akıllısını bulmak meziyet midir yoksa bu adamlar götlerine bal sürüp mü geziyorlar.

          Hala mezuniyet sonrası öğrencilikten , iş hayatına olan geçişi tamamlayamadım. Sabahları koşarak işe gitmek, iki lokmayı ite kaka boğazımdan aşağı ittikten sonra , ıkına ıkına tuvalette geri çıkarmak, tüm gün mobbinge maruz kalıp gün sonuna haline şükredebilmek. Mutlulukla ile şükretmeyi ayrı kefeye koymak lazım , ben hala şükretme aşamasındayım.

            Arada bir eskilerden birileri arar.  Maksat aslında hal hatır sormak değildir. Ben adam oldum dostum , sen ne bok yiyorsun demek için. Bir zamanlar aynı sırada dirsek çürüttüğün o masum kızları hayatın sillesini yediğini görünce  şaşırırsın. Kaç erkek kırıp atmıştır o kalbi , hunharca sevişmelerden kalbi yaralı , bedeni çürük çıkmıştır o güzelim kızlar.  Gülümseyin tanrının kaybeden çocukları belki bir gün hayat sizin bildiğiniz oyunu oynar. İşte o gün kazanmak için bir sebebiniz olur.

              

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Mutluluk Neydi?

          Güneş tepeden vuruyor , insan seli akıyor üzerime üzerime. İçim içime sığmıyor atıyorum kendimi Üsküdar'ın kollarına. Bir tek o anlar beni. Denize karşı bir banka oturur ,  anlatırım derdimi usulca. Saatlerce çalışmak çok yoruyor artık beni , anlamını kaybetmeye başladıysa artık herşey , tehlike çanları çalıyor demektir. Gülmeye devam ediyorum , güçlü kalabilmek için. İnsanların dertlerini anlatması zaafı olarak algılandığından çekiyorum yorganı kafama kadar her gece.

           Susuyorsun umarsamaz diyorlar , konuşuyorsun asi diyorlar , karşılık veriyorsun utanmaz diyorlar. Hayal kuruyorsun olmaz diyorlar, kendin olmana izin yok. Maalesef her insan bu çıkmazı yaşıyor bu aralar. İstediğiniz tek şey birilerinin sizi dinlemesi , teselli etmesi. Ama yok. Hemen başlıyorlar nasihat vermeye. Senin acın , senin hayal kırıklıkların  küçük geliyor insanlara.

            Derken kendimi tekrardan kalabalığın içinde buluyorum. Soruyorum kendi kendime mutluluk nedir diye ? Sahi mutluluk neydi ; çıplak ayakla çimlere basabilmek , bir demlik çayı paylaşabilmek , aynı hayaller ile secdeye alnı koyabilmek , ağır ağır giden vapura el sallayabilmek , kitapların bilgeliğine sığınabilmek...Ve tüm bunların mutluluk olduğunu anlayabilmek içinse basit ve hırsı olmayan bir kalbe sahip olmak gerek.

            Aşık olmak mesela ; bir insana koşulsuz güvenebilmek , ne geçmişi ne de geleceği sadece anı yaşayabilmek. Beraber gülmek , biri üzülürken diğerinin teselli etmesi değil. Beraber göz yaşı akıtabilmek.  Tertemiz beyaz sayfalara en saf duygularımızı yazabilmek. Hayal kurabilmek , sahaflarda kitap kokusunu içine çekmek , aynı tavaya ekmeği banabilmek.

             Bazen kendimi yaramaz bir kedi gibi hissediyorum. Birileri iple  beni oynatıyor , uzanıyorum ama bir türlü yakalayamıyorum. Hoşuma gitse de sinirleniyorum, hayatın güzelliği burada diyorum. Ama bir yandan sabırsızlanıyorum. Çünkü ipi yakaladığımda neler olacağını merak ediyorum...

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Paylaşılamayan Yalnızlık...

          Biliyorum ki daha iyisini yapabilirim fakat bu beni daha mutlu birisi yapar mı emin değilim. Günler bir kum tanesi gibi avuçlarımın arasında akıp gidiyor , bir kenara not ettiğim hayallerim , bembeyaz kağıtlara karaladığım düşüncelerim; beni bekliyor. Bedenim çok yorgun , aklım karmakarışık. Deniz kenarında durgun denizi izleyerek, havasını içime çekerek , bir nebze de olsa rahatlamaya çalışıyorum. Kitaplar olmasa belki sabah metrosunda kendimi çoktan trenin altına bırakmıştım.


             Artık kimsenin içi boş nasihatlerini dinleyecek sabrım kalmadı. O yüzden gün geçtikçe daha da çok kabuğuma çekiliyorum. Sahil yolunda bebek arabası ile gezen genç annenin yüzündeki gülümsemeyi , parkta balonun peşinden koşan afacanın neşesini , kahve önünde tabureye oturup emekliliğin keyfini süren yaşlı amcaları , evladına nasihat değil kararlarına saygı duyup destek olanları seviyorum... Sıradan , sade , sakin , hayatın anlamını arayan , mutluluğun kıymetini biraz da olsa karamsarlığında bulan insanların varlığına duacıyım.

           
               Artık geceleri yatarken geleceğimi düşünmüyorum. Çünkü hayat beni ihtiyacım olmayan şeyleri arzulamaya itiyor. Niçin daha çok çalıştığımın farkına varmalıyım , daha çok kazanmak dürtüsü daha erken yaşlanmama , akıl sağlımı kaybetmeme neden olmamalı. Zenginlik peşinde koşarken , fakirliğin özünü gördüm, dayanamadım çevirdim yüzümü. Çok sevdiğim insanların gözümden düşmesi kadar acı bir şey olabilir mi? Peki akrabaları aramaktan vazgeçmenin , bayramlarda kurulan sofralara duyulan özlemin yitip gitmesine ne demeli.  Ne olurdu memleketin meselesini karşılıksız sevgimize karıştırmasaydık , para uğruna birbirimize iğneleyici laflar söylemeseydik. Başarının kime göre olduğunu bilmediğimiz bir dünyada günü birlik heveslerin uğruna kırdık attık kalpleri bir kenara.


                 Paylaşılamayan bir yalnızlığın ağlarına takıldım. Çırpınıp kurtulmaktan vazgeçeli birkaç yıl oldu. İstediğimin ne olduğuna karar verene kadar saçlarıma gereğinden fazla aklar düştü. Çok şükür tel tel dökülmeye başlamadan bulabildim kaybettiğim benliğimi.  Hayallerime önce ben saygı duyacağım ki başkaları saygı duysun. Para her şeyi yapar diyen insanlardan olabildiğince uzaklaşacağım. Önyargıya değil , empati kurmaya çalışacağım. Mutluluğumu başkalarının başarıları ile değil , kendi hedeflerim ile kıyaslayacağım. Cahile laf anlatmak yerine, bir kenara çekilip sessizliği dinleyeceğim. Evliliğe gelince ; bu hayatta şansa bırakabileceğim belki de tek şey. Çünkü kısmet dediğim şeyin yüzüme ne zaman güleceğini bir tek Allah biliyor....

Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...