Hayatta bugüne kadar hiç mutlu olamamış ama mutluluktan başka bir amacı olmayan bir adamın hikayesine değinmek istiyorum. Hikayeyi çok uzaklarda arama veya kitapçılarda fazla mesai yaparak kalbime dokunan bir kitabı bulma zahmetine girmedim. Şu hayatta gördüklerim ve göreceklerim belki bana; tutku ile sarıldığım kitaplarımdan daha fazlasını verecek.
Küçük bir çocukken arkadaşlarımla el ele tutuşup dönerdik. Mutluluk dönme dolap gibiydi, etrafımızdaki büyüklerimiz hayatın tüm acımasızlığına ve rekabetine rağmen bize bakar ve gülümserdi. Bugün tam tersini yaşadığımın farkına varıyorum. Artık lunaparklarda eğlenen değil, insanların mutluluğunu izleyecek yaşa gelen birisiyim. Anlık da olsa gülümsediğim zamanlarda; ki ben her zaman gülümserim. Bunun yegane sebebi benimdir. Ama başarısız ve mutsuz olduğum zamanlarda bunun sebebi hep başkalarıdır. Çok zamanlar babama kızdım. En mutlu olduğum anlarda ya yanımda değildi ya da omzuma sıkıca bastırıp sakin ol evlat o kadar da büyütülecek bir şey değildi demek için yanımdaydı
Sağolsun hayata hep farklı bir pencereden bakmama sebep oldu. Çünkü kahkaha atıyorsak illa ki başımıza bir şey gelmeliydi. Büyük adam mı olmak istiyorsun evlat ? Bu sadece çalışarak olmaz, sana aklını kullan diyorum. Ben bu aklını kullan lafını hiç unutmadım ama sanırım yanlış anladım. Çünkü ne zaman aklımı kullansam; ya insanlar beni anlamadı ya da işlerine gelmediğinden ön yargılı davrandılar.
Eğer hayal dünyaları küçük , acımasız gerçeklerle yüzleşmeniz gerektiğini söyleyen insanların arasında büyüdüyseniz. Ne demek istediğimi anlarsınız.
Sıradan basit bir kahvaltı sofrasında mutluluğu ararsınız, tüm aile bir araya gelse de bir kişinin eksikliği o anın büyüsünü bozar. Sonra hep geçmişe özlem duyarsınız, tıpkı bugün benim yaptığım gibi. Çünkü gelecekte ne olur bilinmez. Oysa ki geçmişte olan tüm güzellikleri saklamışızdır kötü günler için. Para nasıl kolay kazanılmıyorsa bu hayatta , diğer şeylerde bu kadar kolay elde edilmemelidir. Mesela gurur babadan kalan bir mirastır. Öz kardeşin de olsa da kalp bir kere kırıldı mı onarması güçtür. O yüzden yıllardır hep sessiz ve birbirinden habersiz geçer bayramlar.
Çocuklarınıza vereceğiniz bir birikim var mıdır diye sorarsınız kendinize. Bir hesap cüzdanı , belki birkaç tapu ne bileyim işte ; hayatlarının geri kalan günlerini rahat geçirmeleri için herhangi bir şey. Boşuna zorlama kendini yok işte. O yüzden sıkma o tatlı canını. Çünkü farkında olmadan onlara aslında en büyük mirası bırakmışsındır. Ekmeğini taştan , mutluluğu küçük şeylerden çıkarmanın yolu...
Evet başlarken dediğim gibi mutluluğu arayışım kendiliğinden değil babamdan bana kalan yegane miras. Bu küçük hikayenin girizgahı babama ait, gelişme ve sonuç bölümü ise bana ait olacak. Bu hikaye mutlu sonla biter mi orası meçhul; ama yaşadığım her an bir anlam arayacağım. Cümlelerime son verirken her zaman ki gibi alıntı yapmak istiyorum. Ne de olsa böyle sonlar için birilerinin söyleyecek bir sözü vardır her zaman. " Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi , öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an... Bozmadım. "