8 Mart 2020 Pazar

İLKER'e Mektuplar...

Bu satırları yazarken saat tam olarak gecenin 2'si. Tek başıma uzun bir yürüyüşten ve kendi kendime konuştuktan sonra eve geldim. Yaklaşık bir saattir odamda pürüzsüz beyaz tavana bakıyorum. Arada gözüm kitaplarıma kayıyor. Çok sevdiğim bir filmde de dediği gibi altını çizdiğim kelimeler her geçen gün anlamını yitiriyor. 

Eğer yazmasaydım şu yaşıma gelir miydim ya da ne halde olurdum bilmiyorum. Aslında derdimi anlatmaktan, birileri ile konuşmaktan da gocunacak biri değilim. Ama artık kendimi anlatmaktan da sıkıldım. Bilirim anlamazlar. Sanırım yine İLKER'e sığınacağım. Aramızdan ayrıldığından beri hayali bir arkadaş oldun benim için. Keşke burada olsaydın dediğim de gözlerim doluyor be çocuk hâlâ. Yerini dolduramadı kimse. Genelde senin doğum gününde ya da ölüm yıl dönümünde yazardım. Ama bu sefer bekleyemedim. 30 yaşıma girerken neler hissettiğimi sana anlatmak istiyorum çünkü eğer yanımda olsaydın beraber 30'umuzu kutlayacaktık. 

Öncelikle çok yalnızım be İlker. Delicesine bir kalabalığın içinde yapayalnızım. Sabahları günaydın demek gelmiyor içimden. Akşamları eve geldiğimde göz ucuyla selamlıyorum evdekileri. Akraba kavramını unuttum. Sahi sen öldüğünden beri neydi? İyi günde mi yanlarında oluyorduk, yoksa kötü gün dostumu oluyorduk?

Seninle beraber uzun uzun yürümeyi özledim. Sabahlara kadar film izlemeyi özledim. Gecenin bir vakti alıp başımızı sahil kenarına inmeyi özledim. Dedemin bahçesinde aynı salıncakta sallanmayı özledim. Çimenlere uzanıp hayal kurmayı özledim. Çayı hüpürdeterek içişini özledim. Gecenin bir vakti beni aramalarını özledim. Senin o meşhur kahkaha krizlerini özledim. Kızlarla ilgili yaşadığın çıkmazlarda yanında olmayı özledim. Ölümü soğuk bir nefes gibi ensende hissetmene rağmen, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanı özledim. Şükrü Erbaş olsa sanırım şöyle derdi: "Sahi söylesene her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine kadar kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan umuttan sevinçten ne anlar? 

Kısacası senin olmadığın her geçen gün daha da kötüye gidiyor gibi. Mesela fani dünya ne alemde diye sorarsan; inan bana senin bıraktığın günden daha da beter. Anlatsam belki de iyi ki bugünleri görmedim dersin. Beni sorarsan, BENİ ! Nasıl anlatsam ki. Sanırım bu sene söz verdikleri terfiyi vermeyecekler. Bilirsin beni, ısrar edip de hakkımı arayamam. Boşver der geçerim. Zaten çalışırken çok sinirliymişim. Ekip arkadaşlarım negatif etkileniyormuş. Eskiden çalışmaktan kafamı kaldıramıyor muşum? Şimdi ise boş vaktim varmış. Alla alla. Kafamda işi bitirmişim. Falan filan işte. Bu hayatta hiç bir şeyi kolay elde edemedim bilirsin. Zaten beklemediğim bir anda mutluluk kapımı çalsa, inanmaz yanlış adres der geldiği yere gönderirim. 

Eskiden tanıdığın Murat idealistti. Çok okur, çok yazar bir şeyleri değiştireceğine inanırdı. Kariyer planları yapardı. Babası gibi olmayacağım der; iyi bir eş, iyi bir baba olmayı isterdi kendince. Sevgisini göstermek hiç olmazsa belli etmek isterdi. Utanmazdı, üşenmezdi. Koyvermezdi hayatı. Sabahları kalktığında ayakları geri geri gitmezdi.  Evet eskiden isyan ederdi ama kolaya kaçıp küfretmezdi. Çünkü küfür eden adam bir şeyleri değiştiremeyeceğini kabullenen adamdır. Kendime olan inancımı kaybettim be İLKER. 

Ama hayat kaldığı yerden devam ediyor. Sabahları 15 dakika kendimi ikna edersem işe gidebiliyorum. Konuşmak istersem konuşuyorum insanlarla. Az gördüğüm ya da hiç görmeyeceğim insanlara derdimi anlatıyorum. Sen de biliyorsun karamsar değilim ben. Benim kadar kendiyle alay eden, arkadaşlarını güldüren birini tanıyor musun? Ahmet Kaya'nın şarkısındaki gibi "İçimde Ölen Biri Var". 

Eskiden intihar eden insanları anlamazdım. Albert Camus ve Franz Kafka okuduktan sonra, memleketin şu halini gördükten sonra, bir şeyler iyi giderken her şeyin tepetaklak olabildiğini gördükten sonra, yanlış insanları sevip zaman kaybettikten sonra, doğru insanlar tarafından sevilmedikten sonra anladım. Yaşamaya değer bir hayatın yoksa, değişterecek gücün yoksa; bu hayatta boşa geçen her gün büyük bir ıstırapmış. O yüzden bu hayattaki en değerli şeyi, gözü kapalı kenara iten insanları anlıyorum ve saygı duyuyorum.

Şimdi bana şu soruyu sorabilirsin İlker? Derdin nedir oğlum? Neden bunları yazıyorsun. Annem gibi konuş mesela. İyi bir işin var de. Yerinde olmak isteyen milyonlarca işsiz var de. Üşengeçsin de. Anca edebiyat parçalayıp, felsefe yaparsın de. Haklısın der geçerim. 

Yoruldum ama be İlker. Böyle bir ülkede sadece kendi geleceğini düşünmek bile insanı yorarken, kendisinden başkalarını da düşünmekten yoruldum. Çok değer verdiğin insanların, senin için önemli olan şeyleri anlamaması yorucu be İlker. Birisini sevmekten korkmak yorucu. Ne ailemden, ne arkadaşlarımdan ne de ileride beraber olacağım insandan bir beklentim yok. Hayatımdaki boşluğu varlıklarıyla doldurmaları yeter. Ama beni anlamamaları, hayatı basite indirgemeleri ve para her sorunu çözer anlayışı beni yordu be İlker. Mutlu veya başarılı olmak için birilerine kendimi ispatlamak zorunda olmak beni yordu. Çok çalış, yetmez daha çok çalış ki; kazandığın parayı haket. Bak aslında benim iyiliğimi istiyorlar. Çok çalışırsam ev alırım, araba alırım, kenarda param olur. Sonra annemin dediği gibi o klasik soruyu sorduklarında? Oğlumuz ne iş yapıyor, ev var mı, arabası var mı sorusuna? Eee oğlumuz çok okumaktan bunları almaya fırsat bulamadı cevabı vereceklerini bildiğimden yoruldum be İlker. 

Lafın özü anlaşılamamaktan, sevememekten, sevilmemekten, başımı yastığa rahat koyamamaktan, tüm sıkıntıları tek başıma göğüslemekten yoruldum. Ama tüm bunlara rağmen, gülebiliyorum, eğlenebiliyorum, insanların derdini dinleyebiliyorum, kirayı ve faturaları ödeyebiliyorum, utanmadan sıkılmadan hayaller kurabiliyorum. Eminim benim gibi düşünen binlercesi vardır. İnanır mısın; biri dese ki Murat seni anlıyorum. Yalnız değilsin. O insanla bir ömür hayallerimin peşinden köpek gibi koşmaya hazırım. Fakat bunu umut etmekten bile korkuyorum İlker... Sana olan özlem her geçen gün büyüyor. Gittiğin yerde umarım mutlusundur İlker. En azından gelecek kaygın yok be oğlum, iyi tarafından düşün. Bizi de merak etme, elbet bir gün çocukluğumuzun bayramlar sabahlarına tekrardan yaşayacağız...





Bir insanın ölümü düşünmek için haklı bir sebebi olabilir mi?

2021 yılında hiç blog yazmamışım. Ne olacak benim bu üşengeçliğim bilmiyorum. Halbuki eskiden her Allah'ın günü bir şeyler yazardım. 20&...