Uzun zaman olmuştu derin derin nefis alıp hayal kurarak yürüyüş yapmayalı. Çok şey öğrendim geride kalan bir yıl içerisinde. Geriye dönüp tekrar tekrar kafamda yaşadım her şeyi. Bir akşam annem ile dertleşirken dur bakalım daha neler göreceksin dediğini hatırlıyorum. Evet merakla bekliyorum neler göreceğimi.
Mesela düğünlere gitmek yerine cenazeleri gitmeyi tercih ediyorum artık. Mutlulukla değil, insanların üzüntüsünde avutuyorum kendimi. Ne yalan söyleyeyim mezara inip o insanı son kez kucaklamanın verdiği hissi daha bugüne kadar hiç bir şey yaşatamadı. Belki bir kaç gün önce sapasağlam karşınızda duran insan, kollarınızda kuş gibi şimdi. Yüzünü sağa doğru çevirip, kefenin iplerini çözüyorsunuz. Tahtaları itinayla, ama ölüyü incitmeden üzerine diziyorsunuz. Çok değil birkaç dakika içinde mezar kapanmış oluyor. Gel zaman git zaman, gözünüz etrafta çoğalan mezarlara takılıyor. Ölüm ve doğum tarihlerini okuyorsunuz. Tahminlerde bulunuyorsunuz. Öldüğü yaşa göre acaba hayatı dolu dolu yaşayabildi mi diye bir soru takılıyor kafanıza. Varsa eşi ve çocukları ne haldedir? Belki de ölmekle iyi etti diyorsunuz sonra. Ölen kişi bilmese de arkasından ağlayanlar var, onu hâlâ anılarında yaşatanlar var. Varsa bir kötülüğü unutulup, hep iyi yanlarıyla ananlar da var.
İşte ne zaman içim içime sığmasa, gelecek kaygısı boynuma asılsa; aklıma kaybedecek bir şeyimin olmadığı geliyor. Sahi şu andan bir dakika sonrası için yaşayacağımın bir garantisi var mı? Belki az sonra telefonum çalacak ve kötü bir haber alacağım. Bilmiyoruz ki hayatın bize neler sunacağını? İnsanların birbirlerine akıl vermelerinden çok sıkıldım artık. Soktumunun memleketinde çözüm üreten yok. Hep şikayet edip, nasihat edenler var.
Bu aralar arkadaşlarla bir araya geldiğimizde genciz işte şikayet edip, birbirimize nasihatler veriyoruz. Büyüklerimiz verince canımız sıkılıyor ama, birbirimize verince stres atıyoruz. Hayat hepimizi farklı sınıyor. Mesela bizler için ketum diyorlar. Analarına babalarına hiçbir şey anlatmıyorlar. Hayalperestler, ayakları yere basmıyor, daha çok gençler görecekleri çok şey var. Evlenip yuva kursunlar, ev geçindirsinler o zaman görecekler. Evet evet bu lafları çok duyuyoruz.
Mesela hiç soruyorlar mı bu çocuklar 26 yaşına geldi. Var mı sevdikleri bir kız? Tabi ki de yok. Çünkü insan önce kendisi mutlu olmalı ki; karşısındaki insanı da mutlu edebilsin. Bu çocukların geleceğe dair planları, hayalleri nedir? Aman boş versenize Amerikan filmleri izleye izleye paranoyak olduk. Hangi ülkede yaşıyoruz Allah aşkına. Babanızdan sizin karşınıza oturup hadi evlat anlat bakalım demesini mi bekliyorsunuz. Dert ortağınız olsun, yüreklendirsin, hal hatır sorsun, ciddiye alsın falan mı? Empati kurun biraz lütfen. Babasından ne gördüyse siz de babanızdan onu göreceksiniz. Öyle mirasmış, malmış mülkmüş geçin o işleri. Bugüne kadar okuyup bir yerlere geldiyseniz kimin sayesinde. Yemediler yedirdiler, Giymediler giydirdiler. Cebinizden az da olsa harçlığı esirgemediler. Bundan iyisi Şam'da kayısı. Şimdi iş güç sahibisiniz. Kendi fikirleriniz, kendi hayalleriniz, kendi paranız olabilir. Ama bu kendi yolunuza gidebileceğiniz anlamına gelmiyor.
Sevdiğiniz işlerde sevmediğiniz insanlara katlanmak zorunda kalacaksınız. Her geçen gün kendinizde bırakıp gitme arzusu kat ve kat artacak. Ama aklınıza cefakar babanız gelip dişlerinizi sıkmaya devam edeceksiniz. Sonra bir kızı sever gibi olacaksınız. O size hayallerini anlatacak. Aradan zaman geçecek. Eee haliyle beklentiler falan. Sonra siz üzerinize vazifeymiş gibi durum değerlendirmesi yapacaksınız. Bir yanda aileniz, bir yanda hayalleriniz, belirsiz bir gelecek, acabalar ile dolup taşan fikirleriniz. Sahiden bu kızı mutlu edebilmek için yeterli vakte, kafa rahatlığına ve paraya sahip miyim diyeceksiniz? İşte o zaman herkesin iyiliği için çekeceksiniz kendinizi bir kenara, yalnız başınıza bir köşede olanı biteni izleyeceksiniz. Anlamsızca güleceksiniz, sevmediğiniz insanlara rağmen işinize dört elle sarılacaksınız, sürekli aynı parkta aynı ağacın altında kitap okurken mevsimlerin nasıl da çabuk geçtiğini hayretle izleyeceksiniz.
İnsanların sizi anlamadığını düşüneceksiniz. Halbuki çoğu zaman sizi anlamaları için onlara fırsat bile vermeyeceksiniz. Hatayı kendinizde, art niyeti başkalarında arayıp duracaksınız. Sanırım kendi hastalığımın teşhisini koyabildim. Hastalığın emareleri, yan etkileri ve tedavisini gayet iyi biliyorum. Fakat fitili ateşleyecek cesareti hala kendimde bulamıyorum. O yüzden ya birisi gelip ateşi yaksın ya da ben aynı ağacında altında mevsimlerin nasıl geçtiğini izlemeye devam edeyim. Suçum var mı? Evet var. Zor yola kolay kişilerle çıkmak en büyük hatamdı.
Bu yazının da bundan önce yazdığım diğer yazılar gibi karamsar olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Ama ne yapayım. Hayatımızı siken insanlara oturup da şiir yazacak halimiz yok :) O yüzden bu geceki istek parçam Candan Erçetin'den. Gamsız hayat benden hepinize gelsin.
Çok mu dertsiz duruyorum uzaktan bakınca
Çok mu kalender sandınız dert anlatmayınca Gamsız hayat,herkese başka sunar garip oyunlarını
Gamsız hayat,herkese başka kurar kahpe tuzaklarını
Gamsız hayat,herkese başka sorar geçmiş hesaplarını
Gamsız hayat,herkesi başka yorar görmez gözünün yaşını