Sanki bir film sahnesi gibi sararan yapraklar kaldırımlara serpilmiş. Ellerim cebimde, üşümemek için iyice paltoma gömülmüşüm. Köşebaşında bir Suriyeli , avuçlarını açmış öğrendiği bir kaç kelime ; Allah rızası için çok açız. Sabahın köründe ekmek parası kazanmak için insanlığımı hangi köşeye bıraktım hatırlamıyorum. Doğmuyor güneş istesemde herkesin üstüne , merhem olmuyor iyi niyetimiz herkesin yarasına...
Zor kadere emanet ettim gençliğimi. Durmayan bir şekilde beyazlıyor saçlarım, gelecek kaygısı sırtıma yük olmuş ve ben güzel günlere hasret prangalar eskitiyorum. Ne zormuş arkadaş çocukluğumuzun masumiyetini bir kenara bırakmak , ciklet parasına mutlu olduğumuz günlerden ; hiç doymadığımız günlere gelmek. Büyüdükçe sadece para değil , insan da harcıyormuşsun onu anladım. İnsan kendisi ile , hayalleri ile ve başkalarının gerçekleri ile savaş halinde. Dayanmak zor olsa da bir ah çekiyorsun, yoluna giriyor sanki zamanla bir şeyler.
Bu aralar haftada bir kebapçıya gidiyorum dostlarımla, paylaşılan lokmanın , edilen sohbetin tadı bir başka oluyor. Üsküdar'da içilen sahlep de cabası. Denize karşı bir banka oturup tartıyoruz geçmişi. İlişki yaralıları, umut tacirleri , vurdumduymaz, kıymet bilmez de diyebiliriz kendimiz için. Gözlerimiz kapalı, yıldızların altında martılar eşlik ediyor sessizliğimize yüksekten uçarken; sonra vapur geliyor karşıdan. Günün son seferi ; kalorifer kenarına ellerimizi ısıtmak için sıkışıyoruz. Aptal bir gülümseme ifadesi yüzümüzde. Saya saya bitirdiğimiz onca gün , onca yıl. Tüyü bitmemiş çocukları sabun paklamaz olmuş.
Mahalleye dönerken bir gelini daha yolcu ediyor ailesi telli duvaklı. Düğün alayı peşi sıra, kornalar susmuyor. Damatın neşesine diyecek yok. Biz birbirimize bakıyoruz acaba aramızdan ayrılan ilk talihli kim olacak dercesine. Alkışlar, ıslıklar eşliğinde yarıyoruz kalabalığı. Mahalle sanki her geçen gün daha bir yabancılaşıyor. Eskiden kışın geldiğini tüten bacalardan , kömür sobası kokan mahalleden anlardık. Kimin bacası tütüyorsa, o evdekilerin karnı tok derdik. Şimdi öyle mi?
Artık kendimi ifade edebileceğim kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. Raflar tozlu kitaplarla dolmuş. Yani yalnızlık kir tutmuş bedenimde çıkmak bilmiyor. Üç kuruş kenara koymaktansa , gençliğimi koyuyorum bir kenara. Akmasa da damlıyor huzur biraz biraz içime. Tabi ki yetmiyor anlayacağınız üzere. Büyük ikramiyeden vazgeçtim, amortiye de razı bu gönül. Teselli niyetine bulsak kaybettiğimiz sevgiyi , aşkı... Yeter gari kağıta kaleme yazılanlar çıksa karşımıza artık. Ve biz üzerine titresek yıllar sonra bulduğumuz saadetin. Kokusunu içimize çeksek, buğusunda geçmişi özlemle ansak. Hemen bitmesin diye yudum yudum tadını çıkarsak.