18 Ekim 2015 Pazar

Yazamayan Yazar , Tek Şiirlik Şair...

           Şehrin doğusunda küçük bir ev , bilemedin belki de tek göz bir oda. Küçücük penceresinden koskocaman dünyaya bakabildiğin , en nihayetinde sana kimsenin karışamadığı bir yer, sıradan bir insanın hayallerinin ve umutlarının sığacağı kadar... Sabah uyandığımda trafik sesini duyuyorum. Stresli ve karın ağrısı ile işini giden yüzlerce kader mahkumu. Akşam dönerken ağır ağır ilerliyorum aynı sokakta. Mahalle kömür sobası kokuyor , işportacılar sesi yankılanıyor ve yaşadığımın farkına varıyorum. 

             Siz de bazen kapana kısıldığınızı hissediyor musunuz? Kurtuluşun ıssız bir otel odasında hayatınıza son vermek olduğunu düşünürsünüz. Ama acele etmeyin , siz sıradan birisi değil miydiniz? Ne zannediyorsunuz öldükten sonra size rock yıldızı muamelesi mi yapacaklar. O yüzden çabuk dağıtın bu fikirleri aklınızdan. Şu an imtihan halindesiniz. O yüzden aldığınız her kararda şıkları işaretlerken çizgi dışına taşırmamaya dikkat edin. 

              Elimde kalemim kendi hikayemin senaristiyim. Aslında değilim , bana sipariş edilen senaryoyu yazıyorum. O yüzdendir ki , bir türlü ilham gelmiyor yaşama dair. Kompoziyonlarımın karamsar olduğunun farkındayım. Fakat biz değil miyiz; ölümden ders çıkartan , entrikadan hoşlanan seyirciler. Komedi para etmiyor artık. Bakınız Hollywood'da saysanız bir elin parmağını geçmez artık. Biz de ise absürd komedi altın çağını yaşıyor. 

              Bir kulaç daha atsam karadayım belki. Hani derin derin nefes alacağım , kafamı yastığa rahatça koyacağım , tüm aksiliklere siktir çekeceğim, kesintisiz kahkaha atacağım günlere az mı kaldı ne! Belki de kendimi avutuyorum. Sahi ben geçen sabah istifa etmeyecek miydim? Ne oldu yahu! Babam geldi aklıma, hani 30 yıldır durmadan bizim için çalışan adam. Emekli olduğunun farkına varamayan, bir ev almanın hayallerini kuran ve sonrasında huzur için öleceği günü bekleyen adam. 

                Çok yanılmışım hayatı okuduğum kitaplardaki gibi sanarak. Bir yumrukla tüm saçmalıkları yere sereceğimi sanmışım. Oysa ki daha ilk round bitmeden beklenmeyen bir yumruk ile nakavt oldum.  "Gelecek Kaygısı". Hani şu beyaz gömleği giyip , iş çantasını eline aldıktan sonra dünyayı kurtaracağını sanan mahluklar var ya! Sonumuz belli arkadaş ;düğünden gelen takılarla mutlu bir yuva kurup, kredi kartına taksitle yurt dışında balayı yapacağız. Düğün arabasına teneke bağlamasak da günlüğü birkaç yüz liraya lüks bir araba kiralar bir günlüğüne peri masalını yaşarız. 

                 Her geçen gün biraz daha yalnızlaştığımı hissediyorum. Ama bir yandan da bu yalnızlık bana güç veriyor. Evet bir serap gördüğümü iddia edenler var, fakat çöldeki bahtsız bedevi ben değilim. O yüzden kutup ayısından korkacak bir şey yok.  Sadece biraz sabır , ben hikayemi çok satsın diye değil , birilerinin elinde gerçek değerini bulsun diye yazıyorum.

Bir kum tanesi olsan,
Aksan binlercesiyle beraber durdurak bilmeyen zamana,
Ters düz olsa da dünyan,
Elbet bir gün gelir doğru zaman...


                  

               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Karıncaların Günbatımı

 Bugünkü yazının başlığını yakın zamanda okuduğum ve aslında okumakta çok fazla geciktiğimi düşündüğüm bir kitaptan çaldım. Eğer bir yazar o...