8 Şubat 2017 Çarşamba

Kahramanlar Can Verir, Yurdu Yaşatmak için...

      Saçları üç numaraya vurduruyorsunuz yıllardır gittiğiniz berberde. Tıraş bittikten sonra bir tane yanağa, bir tane kafaya şaplak atıp sarılıyor size. Son birkaç gün toz pembedir her zaman. Elinde büyüdüğünüz insanlar şaşırır kalır, hangi ara büyüyüp askere gidecek yaşa geldin sen. Annelerin gözü yaşlıdır ama dostlar sizi halay çekerek uğurlar. Var mıdır başka millette böylesine coşku bilemedim şimdi. 

      Otobüse binmeden önce baban gelir usulca yanına. Yıllardır doyasıya sarılamadığın, belki de kokusunu bile hatırlamadığın baban bağrına basar seni. Derin derin içine çekersin kokusunu. Kendine iyi bak evlat dediğinde gözünden yaş gelmez ama emin ol gönlünden kocaman bir buz kütlesi eriyip gitmiştir yaşlı adamın. Cam kenarına kafanı yaslayıp başlarsın düşünmeye. Geride bıraktığın ailen, seni bekleyen sevdiğin, kurduğun hayaller, dostların...

    Askerlik tuttuğun nöbet, taşıdığın tüfek, soyduğun patates, kapıdan girerken bıraktığın mantık,yediğin dayak değildir aslında. Bunların hepsini güzel bir anı olarak biriktirmektir. Her meslekten, her mezhepten insan aynı koğuşta, aynı masada, aynı cephedesin. Dersimli bir kardeşin geçmişi anlatıyor sana, Maraşlı bir Alevi ailesinin geçmişini, Diyarbakır'lı bir çocuk babasının yaşadığı işkenceleri anlatıyor. Gayrimüslimlerde yok değil, Ermeni Varujan var bölükte. Yedi göbek İstanbul'lu. Arada komutanlar Ermeni dölleri deyip genelleme yaptığında suratı kızarsa da seviyor bizi. 

         İlkokul mezunu var, hiç okumayanı var. Çatırda yaşayan çingene vardı hiç unutmam. Hayatında hiç okul yüzü görmemiş, okuma yazması yok. Hiç kendine ait evi, odası, yatağı olmamış. Ömrü at arabalarında, çadırlarda geçmiş. Adı Nejdet... Tekmil vermesini öğrenene kadar az şamarımızı yemedi.  Neden mi anlatıyorum. Askerlik biteli neredeyse 3 yıl olacak. Terhis belgesini aldıktan sonra hepimiz özlemini duyduğumuz hayatlarımıza geri döndük. Her şey daha güzel olmadı. Ama biz evine kara haber gidenlerden olmadık. Anamızın babamızın verdiği emekler birilerinin siyasi emellerine kurban gitmedi. 

      Biz farkında olmadan her gün birilerinin isimleri gazetelerin 3.sayfalarına yazılıyor Bold karakterlerle. 3 dakikalık bir haberde tabutu başında ağlayan eş, çocuk veya babayı görüyoruz. Birkaç saniyeliğine bir iç çekiş ve haberlerden sonra sevdiğiniz dizi ile tüm derdi tasayı unutuveriyorsunuz. Kahramanlar can verir, vatanı yaşatmak için... Okuduğum binlerce kitabın, aldığım eğitimin, giydiğim takım elbisenin, tuttuğum takımın, oy verdiğim partinin hiçbir önemi kalmıyor. Vatan uğruna ölecek birileri olmadıkça. Ne tuhaftır ki sabah kalkıp işe gitme isteği uyanmıyor içimizde. Peki ya bir daha hiçbir sabaha uyanamayacak olanlara ne demeli? Şu an düşündüklerim, yazdıklarım ne için? Az sonra sıcacık yatağıma girip uykuya dalacağım. Ve birkaç dakikalığına yaşadığım hüznü, karamsar düşünceleri alıp bir kenara atacağım. 

              Dünya dönüyor, bayrak dalgalanıyor, karınlar doyuyor, insanlar gülüyor eğleniyor, hayaller kuruluyor... Nasıl mı oluyor; birileri ölüyor...Bizim refahımızın bedelini başkaları ödüyor. Aklıma geldi bu gece yazayım dedim. 

Gerilir zorlu bir yay 
Oku fırlatmak için; 
Gece gökte doğar ay 
Yükselip batmak için. 
Mecnun inler, kanını 
Leyla’ya katmak için. 
Cilve yapar sevgili 
Gönül kanatmak için. 
Şair neden gam çeker? 
Şiir yaratmak için. 
Dağda niçin bağırılır? 
Feleğe çatmak için. 
Açılır tatlı güller 
Arılar tatmak için. 
Tanrı kızlar yaratmış 
Erlere satmak için. 
İnsan büyür beşikte 
Mezarda yatmak için. 
Ve........................... 
Kahramanlar can verir 
Yurdu yaşatmak için... 


         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Karıncaların Günbatımı

 Bugünkü yazının başlığını yakın zamanda okuduğum ve aslında okumakta çok fazla geciktiğimi düşündüğüm bir kitaptan çaldım. Eğer bir yazar o...