15 Aralık 2012 Cumartesi

ARKA PLAN

       Tuhaf bir dönemden geçtiğimi kabul etmeliyim. Er ya da geç hayatımın bu dönemini geride kalacak ama istemeden de olsa arkamda kalbi kırılmış dostlarım, çöpe atılmış hayaller ve boş vaktimde okuyup tozlu raflara bıraktığım onlarca kitaplar bırakacağım. Kaç arkadaşım bu yazdıklarımı okur bilmiyorum ama aramadığım veya her aradıklarında vakit ayıramadığım arkadaşlarıma karşı büyük bir vefa borcum var. Aslında kendime bahane uyduruyor olabilirim ama bugüne kadar maddi imkansızlıklar elimi kolumu bağladığında arkadaşlarıma sarılmak yerine sırtımı dönüp duvara yaslanmayı yeğledim. Yaralarımı tedavi ettirmek yerine üzerine üfleyip kendi kendine geçmesini bekledim. Yaralar kapandı belki ama geride derin izler bıraktı.

        Her gece yatarken bir daha geriye getiremeyeceğim o güzel günlerin ve elimden kaçırdığım fırsatların muhasebesini yapıyorum. Bugün olduğumdan çok daha farklı yerlerde olabileceğimi hayal ederek belki de kendimi avutuyorum. İyi bir üniversiteden mezun olsaydım iyi bir etiketim olurdu. Okuldan sonra elimde yaldızlı bir diploma, cebimde yabancı dilim ile şu an belki her sabah evden ekmek almak yerine güzel işime gitmek için çıkıyor olurdum. Hayata büyük bir özgüven ile atılmak, sonrası adımlar için yere daha sağlam basmama vesile olurdu. Erken yaşta toplum içerisinde saygın bir statüye sahip olurdum. Her zaman inandığım bir şeydi, insan nasıl bir hayatı kendisine layık görüp, sahip oluyorsa öyle de bir eşi olur. Sıralamış olduğum şeyler galiba çok maddi şeyler oldu yani duygudan yoksun. Evet maalesef gerçekler bunlar, artık insanlar kutunun içindeki ile ilgilenmekten  önce ambalaj ve etiketine bakar olmuşlar...Bize satılan hayat sadece süslenip püslenmiş boş bir hediye kutusu. Onun varlığı ile kendimizi mutlu etmeye çalışıyoruz.

      Keşke demeyi sevmiyorum. Benim gibi herkes babası ile oturup o koca adamların keşkelerini dinliyordur.  Şu an bulunduğum yerde olmak ister miydim sence evlat. Aklımı kullansaydım çok iyi yerlerde olurdum veya bugün iyi yerlere gelen şu adamlar var ya aslında benim kadar iyi değillerdi gibi lafları çokça duyarız. Kimisinde doğruluk payı vardır kimisinde ise sadece egolar tatmin ediliyordur. Ama ne olursa olsun her zaman en içten duyguları dile getiriyordur. Peki bu adamlar bize bunları neden anlatıyor ders almamız için mi ? Yok yok hiç zannetmiyorum. Sadece yapacağımız hatalara, alacağımız yanlış kararlara sahip çıkmamızı ve onlarla mutlu bir şekilde yaşamamız gerektiğini öğütlüyorlar. Ben kendi babamdan bunu anlıyorum. Beni hiç bir zaman oyuna dahil etmedi sadece bir kenarda oturup oyunun nasıl oynandığını izlememe izin verdi. Şimdi oynama sırası bende. Ya bu oyundan başarılı olacağım, ya da kaybetmeme rağmen zevk almaya çalışacağım...

       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Karıncaların Günbatımı

 Bugünkü yazının başlığını yakın zamanda okuduğum ve aslında okumakta çok fazla geciktiğimi düşündüğüm bir kitaptan çaldım. Eğer bir yazar o...