9 Şubat 2016 Salı

Her Gecenin Bir Sabahı, Her Acının Bir Tesellisi Vardır...

    Gecenin bir vakti anılara boğulmuş, eski resimlerde teselli ararken elimizden kayıp giden zamana ağız dolusu küfrü basıyorum. Hani derler ya film şeridi gibi geçiyor gözlerinin önünden, her fotoğraf da gülen bir yüz ve altında iyi niyet sözcükleri... Fotoğrafın kenarındaki tarih ne kadar da yakın. Halbuki bir de teselliyi göz yaşlarında arayanlara sormak lazım. 

     Bir zamanlar omuz omuza beraber yürüdüğümüz yollardan geçerken , aynı yatağı paylaşırken, yastık için kavga ederken, film esnasında uykuya direnirken, beraber olduğumuz her ana şükrederken, dedemin bahçesinde oynarken, insanların ne dediğini umursamazken biz sadece gülüyorduk. İyi şeyleri düşünmek istiyorum, sayfanın kenarına kocaman bir gülücük kondurmak istiyorum belki de. Yokluğunu doldurmuyor evin baş köşesine konulan fotoğrafın. Sesini unutmamak için arada eski videolara dadanıyoruz. Sahi unutmak vefasızlık mıdır? Yoksa aklımıza geldiğinde usul usul göz yaşı dökmek riyakarlık mıdır? İnan insanlar daha fazla üzülmesin diye dayımı bile aramıyoruz. Hiç olmamış gibi davranmak ne kadar zor biliyor musun? 

       Sorguluyoruz ulan hayatı? Soktumunun günlerinde anlam arıyoruz. Ay sonu nasıl gelir diye kara kara düşünüyoruz. Üç kuruş paranın hesabını yaparken kendimizden geçiyoruz. Borç para ile yuva kurup mutlu olmanın hayallerini kuruyoruz. Birilerinin başarılarını kıskanıyoruz, olmadık yere gıybet ederken buluyoruz kendimizi. Hala başarının parayı, paranın mutluluğu getireceğini düşünerek avunuyoruz. Söylesinler o zaman be çocuk. Kaç para geri getirir seni o kara topraktan, kaç paraya unuturuz çocukluğumuzun o en güzel anılarını , neyle avunuruz, neyle avuturuz kendimizi. İlaçlarla ayakta duran anan babanın gülümsemesinin bedeli nedir? Gecenin bir vakti hala içimizdeki kör kuyuyu taşlıyorsak söyle ne zaman kavuşuruz aydınlığa. 

         Bakma sen hayat kaldığı yerden devam ediyor dediğimize. Bir çalar saat sesi ile uyanıp, zorla iki lokma tıkıyoruz ağzımıza. Geçen her günün daha iyi olacağına dair ki inancımızı korumaya çalışıyoruz. İleride doğacak çocuğumuza senin adını vereceğimize dair sözleşiyoruz Hakan'la. Bir araya geldiğimizde bir sessizlik çöküyor, aklımıza sen geliyorsun. Beraber oturduğumuzda gözümüz boş koltuğa takılıyor. İşin gerçeği hayat sınıyor bizi be İlker. Ölümün soğukluğunu ensemizde hisseder olduk, her an başımızı alıp uzaklara gitme isteği uyanıyor içimizde. İlerleyen günler ne getirir bilemem ama şurası kesin. En mutlu günümde sen olmayacaksın, elini omzuma atmayacaksın, Allah ömür verirse yaşlılığımda eski günleri yad edemeyeceğiz. Çocuklara ve torunlara hikayeleri senin yerine ben anlatacağım belki de. Olsun tek tesellim şu kısacık ömrünü dolu dolu yaşadın ya. Arkanda tek bir pişmanlık , tek bir keşke bırakmadan. Darısı bizim başımıza be İlker...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Dünyaya hoş geldiniz orospu çocukları!

Çocukluğumdan beri her zaman yaşadığım bir duygu vardır. Bunaldığımda kaçıp saklanabileceğim bir yer bulmak ve orada yalnızlığın verdiği ses...